Beslenme ve Diyet / DOSYA / GÜNCEL / SAĞLIĞINIZ İÇİN
Bu sensör özellikle soya ve mısır içerikli gıdalarda GDO olup olmadığını anlamak isteyen tüketiciden, bakteriyel enfeksiyon tanısı yapmak isteyen bir hemşireye kadar farklı katman ve bilgi birikimine sahip kişi ve kurumlar tarafından kullanılabilecek.
Ülkemizde her alanda olduğu gibi bu alanda da çok güzel çalışmalar yapan beyinler mevcuttur. Bunun güzel bir örneğini aşağıda verip yazımızı noktalayalım:
GDO’lu gıdalar artık evlerde ve tarlalarda kolayca tespit edilecek
Sabancı Üniversitesi öğrencileri Doğukan Kaygusuz ve Sümeyra Vural, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Meltem Elitaş’ın danışmanlığında, GDO analizi ve kimlik belirleme gibi DNA bazlı birçok testin ev ortamında yapılmasına olanak sağlayan cep boyutunda bir biyosensör geliştirdi.
Geliştirilen sensör ile GDO’lu gıdalar evlerde, tarlalarda, üretim alanlarında kolayca tespit edilebilecek.
Sabancı Üniversitesi tarafından ucuz maliyetle, ev ortamında kolaylıkla kullanılabilmesi için tasarlanan cep boyutundaki biyosensör ile GDO analizinden kimlik belirlemeye, hastalık teşhisinden tedavisine kadar birçok DNA bazlı test artık düşük maliyetle ve kısa sürede yapılacak.
GDO’lu DNA’yı 30 dakikada tespit ediyor
Projenin çıkış noktasının GDO tespiti olduğunu söyleyen Sabancı Üniversitesi master öğrencileri, sistemi kurduktan sonra cihazın hemen hemen her örnekte kolayca DNA tespitini yapabildiğini aktardılar. Laboratuvar ortamında en az 160 dakika süren DNA tanısı, geliştirilen biyosensörün kullanımı ile 30 dakikaya iniyor. Sabancı Üniversitesi’nde cihazı geliştiren master öğrencilerimiz konuyla ilgili olarak şunları belirtti: “Bu uygulama GDO tespitinin yanı sıra kan hastalıkları, enfeksiyon, kimlik belirleme gibi DNA tanısı gerektiren çalışmalarda uygulanabilir. Dünyada en fazla GDO kullanımı soya ve mısırdadır. Bu sensör özellikle soya ve mısır içerikli gıdalarda GDO olup olmadığını anlamak isteyen tüketiciden, bakteriyel enfeksiyon tanısı yapmak isteyen bir hemşireye kadar farklı katman ve bilgi birikimine sahip kişi ve kurumlar tarafından kullanılabilecek. Önümüzdeki dönemde, geliştirdiğimiz biyosensör cihazımız ile bir AB projesinde de yer almayı planlıyoruz. “
TÜBİTAK tarafından desteklenen projenin ekibi: Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Programı Yüksek Lisans Öğrencisi Doğukan Kaygusuz, Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik Yüksek Lisans Öğrencisi Sümeyra Vural ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Meltem Elitaş’ın yanı sıra Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Araştırmacısı Stuart Lucas ile Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Özhan Aytekin yer alıyor. Çalışma, makale etki değeri 9.518 olan Biosensors and Bioelectronics dergisinde yayınlanmıştır.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Canan Atılgan ve Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Fazilet Vardar bu projeye inanarak her türlü desteği Biyomekatronik Araştırma Grubuna sağlamışlardır. Bu çalışma Sabancı Üniversitesi’nin “Birlikte yaratmak ve geliştirmek” felsefesini ortaya koyan çalışmalardan biridir.
Bu haber 7.10.2024 16:10:22 tarihinde eklenmiştir.
Toplam okunma sayısı :
Ucuz Ölüm
Ocak Ayında Ne Yenir?
Karbonmonoksit: Gizli Tehlike
Tıp Fakültelerinde Çalışan Akademisyenler Zor Durumda
Sağlık Sektöründe Ödenen Nöbet Ücretleri Adil Değildir
Bitter Çikolata Tip 2 Diyabet Riskini Azaltabilir
Yürürken Bacağınız mı Ağrıyor?
60 Yaş Üstü İçin Genç Kalmanın Sırrı
Lahanayla Sağlıklı Kilo Kontrolü
Sonbaharın Şifası: Bal Kabağı
Yeni Yıla Yeni Sağlık Kararları
Amnezi
Mucize İlaç: Metformin
Mikroçip Teknolojisiyle Birçok Hastalığın Tespiti Mümkün
Stockholm Sendromu
Hawthorne Etkisi
Yaşlılıkta Ağrı Kaçınılmaz Değil: Ağrıyla Başa Çıkmanın Yolları
Plasebo Etkisi
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.