Son günlerde aşı tartışmaları revaçta, günde en az 10 kişi bana “Hocam aşı yaptıracak mıyız?” diye soruyor. Gerçekten vatandaşımızın kafası çok karıştı. Televizyonlarda bilgi vermesi gereken uzmanlar “aşıyı destekleyenler” ve "aşıya karşı olanlar” diye ikiye bölündü, sadece kendi fikirlerini dayatmaya çalışıyorlar. Benim amacım burada kendi fikrimi dayatmak değil sadece düşüncelerimi sizler ile paylaşmaktır. Aşı yaptırma konusunda herkes kendi kararını kendisi vermelidir.
Gelelim günümüze; şu anda satışa sunulan veya sunulmak üzere olan iki tür aşı var. Bunlar canlı virüs aşısı ve cansız virüs aşısı.
Canlı virüs aşılarında etkinliği azaltılmış ve hasta yapmayacak dozda ama vücudun kendini koruyacak kadar antikor gelişmesini sağlayacak dozda virüs enjekte ediliyor. Bu virüs genellikle korona virüsün genetik yapısının enjekte edildiği zararsız olarak bilinen başka bir virüs. Bağışıklık kazandırma oranı %95'lerde deniyor. Kısa dönem yan etkileri yok denecek kadar az olduğundan bahsediliyor. Uzun dönem çalışmaları YOK.
Cansız virüs aşıları diğer ismi ile inaktif aşılar. Bunlar enfekte etme özelliğini kaybetmiş virüs ve parçacıklarından yapılıyor. Bu aşının da bağışıklık kazandırma oranı %95'lerde deniyor. Kısa dönem yan etkileri yok denecek kadar az olduğundan bahsediliyor. Uzun dönem çalışmaları YOK.
Şu anda çoğu kişinin kabul ettiği gibi biyolojik bir savaşın içindeyiz.
Sonuçta insan yapımı olduğu düşünülen bir virüse karşı yine aynı insan yapımı aşılar bizlere sunuluyor. Bizler bu aşılara ne kadar güvenebiliriz? Uzun dönem çalışmaları olmayan, bizleri birkaç yıla veya birkaç on yıl sonra ne hale getireceğini bilmediğimiz bu aşıları nasıl yaptırabiliriz? Bizlere TEDAVİ olarak sunulan bu aşılara ne kadar güvenebiliriz?
Biz ne yapmalıyız, elimizi kolumuzu bağlayıp durmalı mıyız? Tabi ki HAYIR. Bu savaşta safımızı ve gardımızı almalıyız. Düşmanın silahı ile silahlanmalıyız.
Nasıl olacak bu; tabi ki salgın haberleri daha başlamadan önce aşı fabrikasını kurmamız gerekiyordu. Şu an Türkiye’de aşı geliştirilse (ki son safhaya gelmiş aşı çalışmalarımız var) üretecek aşı fabrikamız yok. Aşı üretim tesislerinin çoktan kurulması gerekiyordu, ama kurulmadı. Uygun bir bütçe ile en hızlı şekilde 9 ayda bu tesis kurulabilirdi. Biliyorum kurulması için çalışmalar da vardı, ama nedenini bilemediğim ve hiçbir zaman da nedenini anlayamayacağım nedenlerden kurulamadı.
Şu anda 50 milyon doz aşı alınacak ve bu doz yeteri olmayacağı için daha fazla da alınması gerekecek. Daha fazlasını değil şimdiki durumda bir hesaplama yaparsak: Geliş fiyatını bilmiyoruz ama aşı başına en az 10 dolarlık bir maliyeti olsa toplamda 500 milyon dolarlık bir maliyet çıkıyor.
Bizler gerçekten uğraşsak 50 milyon dolara aşı üretim tesisini kurar ve aşı çalışması yapanlara da 50-100 milyon dolarlık destek olunsa tüm Türkiye’ye yetecek ve dünyaya da satacak kadar aşı üretebilirdik.
Hala geç kalmış değiliz. Bir an önce yerli aşıda son aşamaya gelmiş olan ekipleri devlet olarak destekleyelim ve aşı üretim tesisi kurulması için ilk adımı atalım ve kısa sürede üretime başlatalım. Bizler bunu yapabiliriz. Bu topraklarda 1400'lü yıllarda çiçek aşısı üretiliyordu. 1960'lı yıllarda teknolojik aşı ve antikor üretim tesislerimiz vardı.
Ben kendime aşı yaptırmak için güvendiğim yerli ve milli aşının üretilmesini bekleyeceğim. Yerli ve milli aşı üretilene ve kullanıma sunulana kadar aşı yaptırmayacağım. Çünkü bu dönemde sadece yerli ve milli üretilen aşılara güveniyorum.
Bu düşüncelerim sakın ola ki bilime karşı olduğum anlamına gelmesin. Bilime karşı değilim ancak yerli ve milli bilime inancı üst mertebede olan bir kişi olarak çok daha iyisini yapabileceğimize tam olarak gönülden inanmaktayım.
Bu makale 5.12.2020 18:31:28 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.
2024© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.