Kovid-19 Hastalarının Özel Hastane Acil Başvurularının Ücretlendirilmesi Hakkında




Son günlerde bazı özel sağlık hizmet sunucular hakkında, COVID-19 hastalarının acil servis başvurularında usule aykırı ücret alındığı yönünde haberler dikkati çekmektedir.

Pandemi sürecinde, özel hastanelerin sistemdeki yeri sorgulanması gereken bir durum değildir kaldı ki Türkiye sağlık sisteminde özel sağlık hizmet sunucularının payı % 15 civarındadır. OECD ülkeleri değerlendirildiğinde ise ülkemizde bu oran Kanada ve Japonya haricindeki ülkelerin altındadır. 

Pandemi süreci, sağlık hakkı ve sağlığa erişim hakkı gibi kavramların anayasal, ulusalüstü ve uluslararası düzenlemeler boyutunda da tartışılması gereken bir dönem değildir. Mezkûr haklar hususunda, olan hukuk ve olması gerek hukuk tartışması pandemi genel afeti sonlandıktan sonra çalışılması gereken bir konudur. 

An itibarı ile kamu olanakları yeterli olmakla birlikte hastalık sürecinin ivmelenmesi ya da uzaması durumunda yetersizlik ortaya çıkabilir ki böyle bir dönem özel sağlık hizmet sunucularının katkısını talep edecektir.

Açıklığa kavuşturulması gereken husus, hangi COVID-19 hastalarının özel hastane acil servislerini ücretsiz kullanma hakkını haiz olduğunun saptanmasıdır. Burada iki yol mevcuttur. Bunlardan ilki Bakanlık’ın mevcut düzenlemeler dışında sadece bu pandemiye yönelik somut hâlleri tanımlayarak bir düzenleme yapmasıdır. Kanaatımca böyle bir düzenlemeye ivedi bir gereksinim yoktur. Mevcut mevzuat dikkatlice irdelendiğinde tartışılan pek çok sorunun cevabı, bulunabilir düzeydedir.

Bu yönde yapılması gereken, yürürlükteki 2219 Kanun Numaralı Hususi Hastaneler Kanunu ve dağınık düzenleyici işlemlerin neyi işaret ettiğini ivedilik ile tanımlamaktır. Düzenleyici işlemler vasıtasıyla açıkça belirtilmiş ve tartışmaya mahal vermeyen hâller için tartışma yoktur. Ancak bilerek ya da bilmeyerek bırakılan boşluklar yönünde hukukçuların katkıda bulunması gerekmektedir.

Bu tanımlamalarda gerek bireyin gerekse özel teşebbüslerin(!) yaşam hakkı birlikte gözetilmelidir. Mevzuat düzenlemelerinde dikkate alınması gereken düzenleyici etki analizi kavramı, esasen bu işlevi haiz değil midir?

Kamulaştırmanın taşınmazlar üzerinde yapılabilen bir tasarruf olduğunu bilmeyen kişilerin, manifesto ya da benzer başlıklarla yayımladığı metinlerin toplumsal barışı tehlikeye atması dışında nasıl bir katkısı olabilir ki? Hele bir de dünyanın şu ana kadar yaşamadığı böyle bir durumda, risk öngörüsü hesaplanabilir değil iken...

Hukukçuların, böyle bir dönemde, paylaşım platformlarının dar kapasitesinin dışına çıkması ve daha geniş kitleye ulaşabilecek somut paylaşımlarda bulunması, süreç yönetimine katkı sağlayacaktır.


İlgili Etiketler

İlgili etiket bulunamamıştır.


Bu makale 31.3.2020 12:53:04 tarihinde eklenmiş ve toplam kere okunmuştur.


Hava Durumu


Piyasalar