İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkmış olan şiddet olgusu, birçok bireysel ve toplumsal öğe ile karmaşık bir yapı ortaya koymaktadır. Bu nedenle şiddet olgusunu tanımlamak ve ortaya çıkarmak da kolay olmamaktadır. Şiddet, zamana ve topluma göre değişen bir kavramdır. Şiddetin temelinde yer alan saldırganlık dürtüsü bireyin toplumsallaşma süreci içinde öğrenilebilmektedir. Kitle iletişim araçları da bu öğrenmeye hızlandırıcı etki yapmaktadır. Özelikle artan dijital yaygınlık üzerinden duygusal temadan uzak hayatlar. Sağlıklı bir toplum hiçbir şiddet olayının yaşanmadığı, çatışmaların olmadığı bir toplum olmaktan çok, ortaya çıkan sorunların çözülebilmesi alışkanlığının yerleşmiş olması ile ortaya çıkar.
Toplumların gelişmişlik düzeyi ile azalması beklenen şiddetin, geçmişten günümüze devam ettiği gözlenmektedir. Bu var oluş, günümüzde hem geçmişte yaşandığı şekliyle ilkel biçimde, hem de teknolojinin kullanımıyla farklı şekillerde artarak devam etmektedir.
Şiddet çok yönlü bir olgu olup, değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Şiddet, fiziksel, ekonomik, cinsel, kültürel ve psikolojik biçimleriyle karşımıza çıkmaktadır.
Yetişkinleri esir alacak düzeye ulaşan şiddet olgusu gençler arasında da artık tek sorun çözücü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapılan araştırma sonuçlarına göre, birçok genç ergen çatışma ve problem çözmede en etkin yolun şiddet olduğuna inanmaktadır. İletişim kanallarının bittiğini gösteren bu çalışmalar basite alınmayacak kadar kıymetlidir. Duygusal yoksunluk ile çok ciddi düzeylere ulaşan bir iletişim eksikliği sorunun daha da artmasına sebep olmaktadır. Evde iletişim eksikliği yaşayan birey okul çağında da aynı olumsuzluğu gördüğünde bunun doğru bir davranış olduğuna inanır. Davranışa dönüşen şiddet dediğimiz olumsuzluk artık tek çözümleyiciye dönüşür.
Evde ebeveynler ile çatışma, okulda öğretmen ile, sokakta önüne kim gelirse…
Şiddete uğrayan kişiler (kurbanlar), kısa ve uzun süreli uyumsuzluk tehlikesi ile karşılaşmaktadırlar.
Eğer burada doğru bir adım atılmaz ise şiddette uğrayan kurban kendine kurbanlar arayan bir canavar dönüşür adeta.
Şiddet oluşumunda birçok nedenin etkili olmasından dolayı, şiddet biyo -psiko-sosyal bütünlük içinde ele alınmalıdır.
*Biyolojik nedenler: *
Genetik, hormonlar, bilişsel değişikliklere neden olan fiziksel ve ruhsal hastalıklar.
*Psikolojik nedenler: *
Şiddetin getirdiği kazanç, anne baba tutumları, engellenme, tahrik edilme, güç ve kontrol sağlama, bağımlı/muhtaç olma, iletişim ve çatışma çözme becerilerinin öğrenilmemesi…
*Sosyal nedenler: *
Toplumda şiddetin hoş görülmesi, sorun çözme yöntemi olarak görülmesi, aile eğitiminin yetersizliği, medyanın etkisi, cinsiyet rolleri, yaşam sıkıntıları, göçler ve küreselleşme sayılabilir.
Bunların yanında kesinlikle önemsenmesi gereken bazı “Tıbbi sorunlar” da şiddet davranışının ortaya çıkmasında rol oynayabilmektedir.
*Örneğin: *
Hamilelik süresince annenin yetersiz beslenmesinin yanı sıra sigara, alkol, kokain gibi birtakım zararlı maddeler tüketmesi doğacak olan bebeğin davranış sorunları ile ilişkilendirilebilmektedir. Doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması sonucunda gelişen birtakım komplikasyonlar da bebeği olumsuz yönde etkilemektedir.
Unutmayalım ki! Yapılan birçok sosyolojik araştırma; anneleri suça karışmış ve hamileliğinde sigara içen çocuklarda agresif ve antisosyal davranışların belirgin olarak daha fazla bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Günümüzde şiddet olgusu neden artarak devam ediyor sorusuna geri dönecek olursak üzerinden kesinlikle düşünülmesi gereken asıl meselenin duygusal yoksunluk ve değersizleşen değerler olduğunu haykırmaktan kaçınmayacağım.
Duygusal bağdan kopuk büyüyen çocuklar öncelikle bu açlığı gidermeye çalışacak. Ve bunu maalesef edindiği yanlış davranışlar ile giderme yolunu seçecek.
Siz aile içinde duygusal yoksunluğu zirvede yaşayan, iletişim kanalları tıkalı büyüyen bir bireye işlerini doğru yöntemler ile çözmesini nasıl isteyebilirsiniz?
Kendisine sarılmamış, sorunları dinlenilmemiş, bağırılarak veya doğrudan fiziksel şiddet uygulanılarak aile içinde itilmiş bir birey başka bireylere karşı aynı davranışı ortaya koymaz mı?
Öğretmene nasıl yaklaşacak? Bankada sırayı nasıl bekleyecek?
Hastahane koridorunda sağlık personeline nasıl davranacak?
Trafikte ne yapacak?
…
Uzatılabilir bu sorular.
Can sıkıcı bir örnek üzerinden asıl neyi anlatmak istediğimi paylaşmak istiyorum.
Fındıklı Sabancı Öğretmen Evinde görev yapan Gamze Pala, arkadaşlık teklifini reddettiği gerekçesiyle, Savaş Dalançıkar tarafından sırtından vurularak ve boğazı bıçakla kesilerek öldürüldü. Dalançıkar’, ifadesinde; Gamze Pala’ya âşık olduğunu ancak aşkına karşılık bulamadığını, reddedilmeyi kabul edemediği için de öldürdüğünü söyledi.
Ne kadar acı değil mi?
Hayır duygusunu bilmeden büyüyen bir bireyin nasıl bir canavara dönüştüğüne bu olay üzerinden gözlerimiz yaşararak şahitlik etmek.
Tek sorun eğitim sektörü demek çok büyük bir acımasızlık olmaz mı?
Elbette ki ezberciliği esas alan bir sistem öğretim merkezli olur ve eğitim ayağı topal kalır ancak önce öze dokunmak gerekir.
Klasik ve ezberci yaklaşımların ötesinde asıl olana yeniden sarılmak ve asıl olanı yeniden inşa etmek.
Ailenin inşası yani anne baba olmanın gerekirse yeniden öğretilmesi.
Aile içi iletişim konusu bir derse dönüştürülmeli. Her birey anne olamaz ve her birey baba olamaz olamaz.
Teknolojinin az geliştiği ve geleneksel yapının biraz daha fazla olduğu bizim çocukluk çağımız ile günümüz arasındaki ayırımı dahi çözemiyoruz maalesef. Sosyal medyada fenomen veya youtuber denen zekâ geriliği yaşayan o kadar çok birey var ki anlatmaya sayfalar yetmez. Ailenin vakit geçirmekten aciz olduğu çocuklar bunlarla büyüyor. Sosyal medyanın öğretmen olduğu çocuklar ise yarının mimarları olacak öyle mi?
Komşusunu döven ve gündemden düşmeyen kara para aklayıcıları, babasının yüzüne su döken ve bunu takipçi kasmak adı altında yapan tipler, kadını bir cinsel obje olmaktan öte görmeyen ve bununla takipçi toplama telaşına düşüp cinsel şiddeti tetikleyen zavallılar, çocuğunu para kazanma aracı olarak görüp duygusal şiddete maruz bırakan fenomen adı verilen zavallı annecikler ve babacıklar, öğrencisini videoya alıp ettiği küfürleri veya yaşına uygun olmayan davranışları fenomenlik rezaletine aracı eden eğitimciler. Öğretmen demedim çünkü öğretmenlik kutsallığını korumam gerek…
Bütün bu olumsuzluklara karşı bir önlem paketi olmadan sorun sadece konuşulur.
Reyting amaçlı en çirkin haberleri veya programları evlere taşıyan televizyon kanallarını söylememe gerek yok sanırsam.!
ŞİDDET TÜRLERİ:
Fiziksel şiddet, Cinsel şiddet, Sözlü-Duygusal- Psikolojik şiddet, Ekonomik şiddet, Siber şiddet…
Bu başlıkları tek tek açarak özden uzaklaşmak istemediğim için belki başka bir yazıda gündem edilebilir veya bu konudaki birden çok farklı çalışmaya bakılabilir.
*NE YAPILMALI? *
Duygunun tanımı üzerinde ailelere dönük ciddi programlar yapılmalıdır.
İletişimin tanımı ve eğitimi gündem edilmelidir.
Sosyal medya yeniden bir yasal düzenleme ile kontrol altına alınmalıdır.
Okullarda özelikle anaokulu ve ilkokul çağında bu konuda bir müfredat çalışması yapılmalıdır.
Güvenli bağlanma eksenli etkin çalışmaları aile ile birlikte aktif hale getirmek gibi.
Sınıflar arası ekonomik dengesizlik bir uçuruma dönüşmüşken bu konu; köyünde hayvan kesip getir gibi basit söylemler ile geçiştirilmemeli ve ciddi önlemler bir an önce alınmalıdır. Kira sorunu, marketlerdeki fiyat yarışları…
Suç ve ceza konusu yeniden gündem edilmeli ve bu konuda çok hızlı yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile….
Bu makale 3.10.2024 01:49:10 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.