Hekim Grevi




 
 Yeni Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği ve Aile Hekimlerinin Grevi 

Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği yayımlandı. İlgili Aile Hekimliği Derneklerinin, Sendikaların ve STK’ların önerilerinin dikkate alınmadığı ve “yaptım-oldu” mahiyetinde bir duruş sergilendiği görüldü. Yayımlanan yönetmeliğe baktığımız zaman sıkıntılı olan kısımları olmasına rağmen önceki yönetmeliğe göre daha iyi olduğunu görebiliyoruz. Ancak en önemli eksikliği aile hekimliğini statik yapıdan çıkaracak bir vizyon sergilenmemiş olmasıdır. Önerilerimizin değerlendirmeye alınmadığı aşikâr olup önerilerimizi ve neleri etkileyeceğini bir de buradan belirtmek isterim.

  1. Akılcı ilaç kullanımını teşvik performansı olarak sunulması yerine AHUZEM üzerinden oluşturulacak eğitimleri alan hekimlere teşvik uygulaması getirilebilirdi. Aile hekimlerinin yerinde eğitimleri (mezuniyet sonrası eğitim) ödüllendirilmiş olurdu. Böylece bilgisini tazeleyen aile hekimi zaten akılcı ilaç kullanımının ilkeleri olan “uygun ilacı, uygun süre ve dozda, en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilmeleri” konusunda daha dikkatli olacaktır. Sürekli eğitimin desteklendiği bir Aile Hekimliği uygulaması, sistemin işlevselliğinde verimliliği artırıcı rol oynayacaktır.
  2. Hasta memnuniyetinin öne çıkarılması ve bunun mevzuata yazılması hasta-hekim düzleminde dengesizlik oluşturacaktır. Eskiden makama çıkılır gibi hekime çıkılır idi. Şimdi hekim ve hastayı aynı düzleme aldığımız gibi memnuniyet oranına göre teşvik kesintisi yapılarak hizmet veren aleyhine bir durum sözkonusu olacaktır. Memnuniyet yüksek olsa dahi o ilin memnuniyet ortalaması alındığı için aile hekimlerinin yarısı bu teşvik ödemesini alamayacaktır. Aile hekimliğinde memnuniyet oranları %90 ların üzerinde olduğu bilinmektedir. Yani memnuniyet oranı il ortalaması %96 olan bir ilde %95 memnuniyet sağlayan aile hekimi bu teşvik ödemesini  alamayacaktır. Aile Hekiminden memnun olmayan kişinin aile hekimini değiştirme hakkından kaynaklı dolaylı bir baskı unsuru zaten var idi. Memnuniyet oranının mevzuata yazılmış olması, hekimlik mesleğinin değerlendirilmesinde yeni bir durum oluşturulmuştur. Daha önce Milli Eğitim Bakanlığında denenen bu durum şimdi sağlıkta da öne çıkmış oldu. Öğretmen-öğrenci, polis-hırsız, hekim-hasta ilişkilerini mesleği bilmeyen ve bu mesleklerden hizmet alanlara sorarak değerlendirilmesi hizmet sunucu kısmının işlevsizleşmesinin önünü açacaktır. Bir hekim, “benim hekimliğimi hekim olmayan birisi nasıl değerlendirecek” sorusunu haklı olarak soracaktır. Kaldı ki bilgisi çok iyi olan bir hekimin erken teşhis ettiği bir kanserden ziyade gelen hastanın taleplerini karşıladığı ve muhabbet ile göndermesi öne çıkarılmıştır. Bu durum hasta-hekim ilişkisine darbe vurmakla kalmayıp hekimin itibarsızlaştırılmasını da gündeme getirmiştir. 
  3. Aile hekimlerinin maaş hesaplamasının kayıtlı kişi üzerinden yapıldığını biliyoruz. Bu yönetmeliğin belki en çok eleştirilen tarafı; son 6 ayda aile hekimliğine gelmeyen kişilerden dolayı yapılacak ödemenin %50 azaltılmasıdır. Yani 3500 kayıtlı kişiden 2000 kişi gelmedi ise aile hekimi bu 2000 kişiden dolayı alacağı ücret 1000 üzerinden hesaplanacaktır. Kontrole gelmeyen kişinin kendi sorumluluğundaki bir konudan dolayı aile hekiminin gelirinin düşürülmesi kabul görmemiştir. Ayrıca Aile Hekimliğinde her yaş grubunun altı ayda bir kontrolü bulunmamaktadır. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün (HSGM) 2015 yılında yayımlamış olduğu “Aile Hekimliği Uygulamasında Önerilen Periyodik Sağlık Muayeneleri ve Tarama Testleri” kitapçığında hangi yaş grubunda nasıl takip yapılacağı belirlenmiştir. Buna göre 18-64 yaş arası bireylerin herhangi bir hastalıkları yok ise yılda bir kez periyodik sağlık muayenesinden geçirilmesi önerilmiştir. Burada kişilerin altı ayda bir aile hekimine uğramalarının bilimsel dayanağı bulunmamaktadır. Ayrıca 3500 kayıtlı nüfusu olan bir aile hekimine herkesin altı ayda bir uğraması demek günlük yapılan muayene, aşı, enjeksiyon ve koruyucu hizmetlerin yanında (3500%6%22=26.51) 26 kişinin aile hekimliğine kontrol için gelmesi demektir. Yoğun çalışan (günlük 60 ve üzeri hasta muayene eden) aile hekimlerinin iş yükleri bu durumda daha da artacaktır. Bu durumun bilimsel verilere göre hazırlanmış HSGM’nin kılavuzunda belirtildiği şekilde uygulanması, Bakanlığın kendisi ile çelişmesinin önüne geçecek ve itiraz yolunu da azaltmış olacaktır.
  4. Yönetmeliğin getirdiği yeniliklerden bir tanesi de hekim başına kayıtlı nüfusun 4000 den 3500 e indirilmesidir. Aile hekimlerinin sorumlu oldukları nüfus OECD ortalamasına (hekim başına 1200 hasta) göre ülkemizde çok yüksek olduğu ( hekim başına 3400 hasta ) bilinmektedir. Hekim başına düşen hasta sayısının azaltılması yönünde atılan bu adım olumlu olmakla birlikte, aile hekiminin gelirinin düşürülmesi olumsuz yansımıştır. Aile hekimine kayıtlı nüfus düşürülür iken maaşa yansıyan katsayı artırılması ile geliri azaltmadan bu işlemin uygulanması yerinde olurdu. Hukuk zeminine taşınacak konuların başında bu husus gelmektedir.

Buraya kadar yönetmeliğin bazı olumsuz tarafları ve olması gerektiği şekli ile belirtildi. Olumlu taraflarında ise “lohusa” takibinin önceliklenmesi, teşvik kalemlerinin artırılmış olması sıralanabilir.

Tüm burada saydığımız gerekçeler başta olmak üzere bu yönetmelik aile hekimliği çalışanları üzerinde olumsuz etki uyandırmıştır. Bunun için aile hekimleri 3 günlük grev kararı aldılar ve şu anda grevdeler. Grev işverene karşı yapılır. Bu grevde yöneticilerden ziyade halk mağdur olmaktadır. Bu açıdan polisin ve adli erkin grev yapmaları ne kadar uygun değilse sağlıkçıların da grev yapmaları o kadar uygun olmamaktadır. Konuya bu açıdan bakarak “sağlıkta grev konusu” tekrar değerlendirilmelidir. Bu arada grev yapan aile hekimlerinin emniyet mensupları aracılığı ile tespit edilmesinin de ne kadar doğru olduğu sorgulanmalıdır. Aile hekimleri Sağlık Bakanlığının düşmanları değildir. Sağlık Bakanlığı da aile hekimlerinin düşmanı değildir. Bu durumu düşmanca bir boyuta taşıma gayretinde olanların oyunlarına gelmemek gerekir.

Gelinen duruma bakıldığında yönetmelik hazırlama ve yayımlama süreci doğru yönetilemediği görülmektedir. Sahada çalışan aile hekimlerinin temsilcilerinin ve ilgili kuruluşların görüşlerine başvurulmadığı, taslak metin ortaya çıktığında makul ve uygulanabilir önerilerin dikkate alınmadığı aile hekimleri tarafından bilinmektedir. Taslak metin, gayr-i resmi yollardan aile hekimlerine ulaşmıştır. Bakanlık, Aile Hekimliği Federasyonuna, Sendikalara ve TAHUD’a resmi olarak görüş sorabilirdi. Diğer yandan bu yönetmeliğin “Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği” ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi ve birlikte hazırlanması daha uygun olurdu. Ayrıca Bakanlığın yeni yapılanmasında aile hekimleri ile ilgili birkaç kolaylaştırıcı uygulama (sağlık raporları sistemi, MHRS den aile hekimlerine belirli bir oranın ayırılması vb) yapılarak pozitif bir bağ oluşturulduktan sonra bu yönetmelik sunulabilirdi. Bundan sonra ilk yapılması gereken bu yönetmeliğin çıkış şekli ile kaybolan Bakanlık ile aile hekimleri arasında oluşan güven kaybının giderilmesi ve sağlıklı iletişim kanallarının kurulması olmalıdır.


İlgili Etiketler

İlgili etiket bulunamamıştır.


Bu makale 7.11.2024 09:57:25 tarihinde eklenmiş ve toplam kere okunmuştur.