Aile Hekimliğinde Hasta Yönetim Platformunun Getirdikleri




Aile Hekimliğinin temelinde kişi merkezli, kapsamlı bakış gerektiren biyopsikososyal hatta etnospiritüel yaklaşım sergilemek vardır. Burada aile hekimliğini sadece koruyucu hekimlik kısmına indirgemek aile hekimliğini sınırlamak olur. Birinci basamak tanı ve tedavi uygulamaları aile hekimlerinin önemli görevleri arasındadır. Uzmanlık eğitiminde ısrarla vurguladığım kısımlardan birisi acil yaklaşımların iyi bilinmesidir. Bir hastanın acil olup olmadığını, acil ise nasıl yaklaşılması gerektiğini her hekim mutlaka bilmelidir. Aile Hekimliği uzmanlık eğitimi ve içeriği ile ilgili ayrıca değerlendirilecektir. Koruyucu hekimlik uygulamalarında erişkin yaş grubunda dünyada öne çıkan konular ise kanser, aşı uygulamaları ve metabolik sendromdur. Metabolik sendromun komponentleri ise hipertansiyon, diyabetes mellitus, obezite ve hiperlipidemidir. Bunlara yönelik yapılan çalışmalar toplumsal bazda ve koruyucu önlemlere daha fazla yatırım yapmakla olur. Koruyucu hekimlik uygulamalarının sonuçları eğitimde olduğu gibi uzun vadeli ve net görülmeyen uygulamalardır. Örneğin bir ameliyatta hastalıklı dokuyu çıkarırsın ve hastalık geçer. Yapılan işin sonucu ortadadır. Ancak koruyucu hekimlik uygulamalarında sonucu önceden tahmin edip ona göre yaşam tarzı değişiklikleri uygulamaları önerirsin. Kardiyak risk hesaplaması yüksek çıkan bir kişiye sigarayı bırakmasının önümüzdeki 10 yıl içerisinde kalp krizi geçirmesini %30 oranında azaltacağını ve buna göre davranış değişiklerini yapmasını önerebiliriz. Sonucunu da net olarak göremeyiz ancak sadece tahmin edebiliriz. Diğer yandan meme kanseri taramasında erken tespit edilmesi durumunda tümöral dokunun çıkarılması sonucu normal hayatına devam edecek bir kişinin hayatında nasıl bir değişikliğin yapıldığını anlayabiliriz. Geç kalınmış bir kanserde son evre dediğimiz durumda artık kanser ile birlikte yayılımı hangi dokuları etkiledi ise onlarla da uğraşılmaktadır. Sonuçları da yüz güldürücü olmamaktadır. Bu pencereden bakıldığında erken tanı için aile hekimlerinin yapmış oldukları taramaların ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Mobil kanser tarama araçlarının kırsal yerleşim yerleri için önemli olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı mobil kanser araçlarının artırılması ve verimli kullanılması (il uhdesinden ziyade merkezi planlamanın yapılması ve hava şartları, tatil durumları vb dikkate alınarak planlama yapılması) konusunda daha etkin hizmet üretmelidir.

Aile hekimliğinde hastalık yönetimi platformu (HYP) 2021 yılından itibaren uygulanmakta idi. HYP de yaşlı kişilerin değerlendirilmesinin yanında kişilerin, diyabet, hipertansiyon, obezite ve kardiyak risk açısından taranması hedeflenmektedir. Bu durumun sağlık sistemimize yaptığı katkı erken tanı ile hastalıkların komplikasyonlarının önüne geçilmesi açısından önemlidir. Bundan 15-20 yıl önce uzmanlık eğitimi yaptığımız dönemde, tip 2 diyabetin ülkemizde tanısının konulma süresi diyabetin başlangıcından itibaren ortalama 5 yıl olduğu tahmin ediliyordu. O yıllarda diyabet tanısı, bazen acilde diyabetik ketoz ile bazen görme bozukluğu (retinopati) ile; yani komplikasyonların sonucu ile konurdu. Genellikle de tanı esnasında hastalarda üç aylık kan şekerini gösteren glikolize hemoglobin (HbA1c) 8,5 üstü (normal değeri 6,4 altı olarak kabul edilmektedir) idi. Ülkemizde yapılan en kapsamlı çalışmalardan olan TURDEP-1 çalışmasına göre 1997 yılında erişkin toplumumuzda diyabet prevelansı %7,2 olarak bulunmuştu. Konya’da 2005 yılında yapılan bir çalışmada diyabetin prevalansı %8,4 olarak belirlenmiştir. TURDEP-II çalışması ise 2010 yılında yapılmış olup ülkemizde diyabet oranının %13,7 ye çıktığı görülmüştür. Edindiğim bilgilere göre ülkemizde diyabetli hasta sayısı HYP öncesine göre en az 1 milyon artmıştır. TURDEP-III çalışması sonuçları henüz açıklanmadı ancak HYP ile laboratuvar sonuçlarından edinilen verilere göre toplumda diyabetli hasta sayısı yükselmeye devam etmektedir.  Bu durum bize gösteriyor ki tanı konmadan hayatını devam ettiren 1 milyondan fazla kişinin HYP ile erken tanısı konmuştur. Bu tespit ile diyabetin kontrol altına alınması neticesinde diyabetin istenmeyen komplikasyonlarından olan böbrek yetmezliği, görme kaybı, diyabetik ayak gelişimi ve diyabete bağlı kalp krizlerinin oluşumu engellenecektir. Elli yaşında tanı konan Tip 2 diyabetli bir hastanın ölene kadar sosyal güvenlik sistemine yükü ortalama 250 bin dolardır. Ülkemizde 12 milyon diyabetlinin olduğu düşünülür ise bu konunun ne kadar önemli olduğu ve sosyal güvenlik sistemine ciddi katkılarının olacağı kaçınılmazdır. Ayrıca HYP de ilerleyen dönemlerde 40 yaş üstü 20 yıl sigara içenlere, sağlıklı hayat merkezleri üzerinden KOAH taraması yapılması planlanmalıdır. Bunun gibi yüksek riskli gruplarda aralıklı olarak taramaların yapılması ile kronik hastalıkların erken evrelerinde hastalığın yakalanması hedeflenmelidir. HYP nin sadece metabolik sendrom taraması olmadığı vurgulanmalı ve belirli periyotlar ile taramaların güncellenmesinin yapılması aile hekimliğine dinamizm katacaktır. Diğer yandan Aile hekimliğinde yapılan HYP nin ne kadar önemli olduğu ve bunun bireysel ve toplumsal görünür/görünmez faydaları akademik çalışmalar ile desteklenmelidir. Bunun için Sağlık Bakanlığı, sahayı akademik çalışmalarda desteklemelidir.

Aile hekimliğinde periyodik muayeneye gelen her sağlıklı görünen kişinin sağlıklı olmayıp kontrolün yapılması gerekliliği ve her aile hekiminin gelen herkesi periyodik muayeneye tabii tutması, gerektiğinde tahlillerinin yapılması aile hekimliğinin temel unsurlarındandır. Yeni yayınlanan yönetmelik ile aile hekimleri HYP yapmaya teşvik edilmiştir. Önceki yönetmeliğe göre 4000 hastası olan aile hekimi HYP yapsa bile HYP üzerinden teşvik alamıyor idi. Dolayısıyla üst limitte kayıtlı kişi sayısı olan aile hekimleri HYP yapma ihtiyacı duymuyorlar idi. Yönetmeliğin değişmesi ile tüm aile hekimleri HYP yaptıkları takdirde teşvik alacaklardır. Bu da HYP nin daha çok aile hekimi tarafından yapılacağı anlamına gelmektedir. Kasım ayında 21 bin 600 aile hekiminin HYP yaptığını Sayın Bakan Yardımcısının yaptığı açıklamalardan öğrenmekteyiz. Henüz HYP yapmayan yaklaşık yedi bin aile hekiminin ise HYP yapmaları konusunda daha aktif rol almaları açısından yeni çıkarılan yönetmeliğin önemli olduğu görülmektedir.

Aile hekimliği sözleşme ve ödeme yönetmeliğine yönelik yapmış olduğum açıklamalarda bazı bölümlerine yönelik eleştiriler yapılmıştı. Ancak bu yönetmeliğin en önemli yönlerinden birisi HYP yapılmasını sahaya tam olarak yaymak ve erken tanı ile hastalıkların önüne geçmektir. Bu durum iyi anlatıldığı takdirde her aile hekimi, HYP yapmak isteyecek ve yaptığı işin kişilerin hayatına dokunmada ne kadar etkili olacağını görecektir. Diğer yandan ülkenin genel sağlık sigortası tarafından yapılan sağlık harcamalarına erken tanı ile katkıda bulunulacaktır. Burada yeri gelmişken birinci basamakta diyabet, hipertansiyon ve obezite gibi toplumsal endemik hale gelmiş hastalıkların tedavilerinde kullanılan ilaçların aile hekimleri tarafından yazılması ve bu ilaçların SGK tarafından karşılanması, komplikasyonların azaltılmasında rol oynayacaktır. Aile hekiminin reçete etmiş olduğu güncel kullanılan insülinlerin SGK tarafından karşılanmaması, milyonlarca diyabet hastasını dahiliye ve endokrinoloji polikliniklerinin önünde sıraya mahkum etmektedir. Bir aile hekimi, diyabet ve hipertansiyon hastasını özgürce yönetebilmelidir. 

Son olarak aile hekimliğinde yapılmak istenen ve sisteme olumlu katkıları olacak uygulamalar her zaman desteklenmelidir. Yapılacak düzenleme öncesi, ilgili paydaşlar ile istişare edilmesi ve bilimsel normlara uygun kararların alınması ülkemizin sağlığının geleceği açısından önem taşımaktadır.


İlgili Etiketler

İlgili etiket bulunamamıştır.


Bu makale 12.12.2024 16:22:02 tarihinde eklenmiş ve toplam kere okunmuştur.