Yaklaşık 30 yıldır akademinin içindeyim. Birçok rektörlük seçimi ve/veya ataması gördüm. Bir üniversitenin en zor günleri rektör değişim zamanlarıdır. Bu dönemlerde adeta zaman durur. Yaprak kıpırdamaz. Temizlikçinizden fakülte sekreterine, asistanından profesörüne herkes bekler… bekler… bekler…
Herkesin bu değişim dönemlerinden beklentileri vardır. Kimisi makam bekler. Kimisi atama bekler. Kimisi yükselme bekler. Kimisi ihale bekler…
Öte yandan bu atama ya da seçimler sadece üniversiteyi de ilgilendirmez. Sivil toplum örgütleri, medya kuruluşları, sermaye grupları, hatta ve hatta üniversite etrafında konuşlanan esnaf bile bu atamaları bekler. Çünkü hepsi bu seçimlerden, ne yazık ki, etkilenir.
***
Seneler önce üniversitedeki rektörlük seçimleri ve adayların öğretim üyeleri üzerindeki baskılar beni çok bunaltmıştı. Bir önceki Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’e seçimlerin kaldırılması ve atama ile yapılması ile ilgili ayrıntılı bir mektup yazmıştım. Aynı mektubu mevcut Cumhurbaşkanımıza da yazdım.
O aralar sosyal demokrat bir asistanım vardı. Şimdi Doçent oldu. Konuyu onunla mütalaa ederken bana “Hocam hata etmişsiniz. Sizin gibi demokrat birisinden beklemezdim. Demokrasi her zaman iyidir” demişti. O zamanlar kendisine çok katılmamıştım.
***
Gün geldi. Seçimler kaldırıldı. Rektörler atama ile göreve başladılar. Geçen zaman beni değil O’nu haklı çıkardı.
Mevcut sistemde rektörlük atamaları yapılıyor. Ancak üniversite çalışanları ve öğretim üyeleri adayların umurunda değil. Adaylar sendika başkanları, dernek ve vakıflar, bürokratlar, şehrin ileri gelen sermaye grupları, ‘Sadabat’taki bürokrasi çevrelerinin kapılarını aşındırıyor.
Hâsılı bugünlerde "Ümera Ulema kapısında değil. Ulema Ümera kapısında" zaman geçiriyor. Bu iyi bir şey değil.
Fikrim değişti. Rektörlük atamalarının seçimle olmasını daha sağlıklı buluyorum. Vesselam…
Bu makale 26.9.2024 15:18:24 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.
2024© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.