Son yıllarda sağlık sistemi, tedavi edici hizmetlere odaklanan bir yapıya doğru evrilirken, koruyucu sağlık hizmetleri adeta ikinci plana itilmiştir. Oysa bir toplumun gerçek sağlık düzeyi, hastalıkları ne kadar iyi tedavi ettiğinden değil, hastalıkların ortaya çıkmasını ne kadar engelleyebildiğinden anlaşılır. Türkiye’de özellikle son yıllarda bu denge ciddi biçimde bozulmuş, koruyucu hekimlik çalışmaları giderek zayıflamıştır.
Aile hekimliği uygulaması başlangıçta sağlık hizmetini kişiye özel ve daha ulaşılabilir hale getirmek amacıyla tasarlanmıştı. Ancak zamanla bu sistem, artan nüfus yükü, performansa dayalı ücretlendirme ve idari baskılar nedeniyle özünden uzaklaştı. Aile hekimleri çoğunlukla reçete yazan, rapor düzenleyen bir konuma itildi. Koruyucu hekimlik misyonu giderek azaldı.
Oysa eski sağlık ocağı hekimliği sistemi, toplum temelli ve bölge sorumluluğuna dayanan bir anlayışla koruyucu sağlık modeli sunuyordu. Her sağlık ocağı, kendi bölgesindeki nüfusu tanıyor; mahalle düzeyinde kronik hastalık takibi, aşılama oranları, bebek ve gebe izlemleri düzenli olarak yapılıyordu. Hekimler ve hemşireler halkla iç içe, sahada aktif rol alıyor; bireylerin sadece hastalıklarıyla değil, yaşam koşullarıyla da ilgileniyorlardı.
Bugün ise, teknolojik ilerlemelere rağmen sağlık sistemimiz koruyucu hekimlikten uzaklaşmış durumda. Koruyucu hekimliğin yerini “tedavi merkezli” bir yaklaşım aldı. Hastalık oluştuktan sonra müdahale etmek, hem insan gücü hem de ekonomik açıdan büyük bir yük yaratıyor. Oysa güçlü bir koruyucu sağlık sistemi, hastalık yükünü azaltarak hem toplum sağlığını korur hem de sağlık harcamalarını düşürür.
Yeni arayışlar, karmaşık reform tasarıları ya da büyük ölçekli yatırımlar yerine; eski sağlık ocağı sistemindeki bölge sorumluluğuna dayanan bir anlayışla mevcut aile hekimliğinin birleştirilmesi bugün için en akılcı çözümlerden biri olacaktır. Her mahalleye bir sağlık ocağı açılması, aile hekimleri tarafından bölge halkının düzenli sağlık izlemi altına alınmasını sağlayacaktır. Bu yapı, sadece hastalıkla değil, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yerleşmesiyle de ilgilenen bir “mahalle hekimliği” modeline dönüşebilir.
Sağlığın temeli, hastalığı tedavi etmek değil, hastalığı önlemektir. Türkiye’nin güçlü bir koruyucu hekimlik misyonunu hayata geçirilmedikçe, artan kronik hastalıklar ve sağlık sistemine binen ekonomik yük giderek büyüyecektir.
Sağlık politikalarının, yeniden “insan merkezli” ve “koruyucu temelli” bir anlayışa dönmesi artık kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Bu makale 6.10.2025 13:02:40 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.

2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.