Son yıllarda ortalıkta bir “yoga salgını” dolaşıyor. Kimisi ormanlara götürüp bağırtıyor, kimisi mum ışığında “spiritüel uyanış” seansı düzenliyor, kimisi de sosyal medyada “nefes almayı öğretmek” için binlerce lira istiyor. Kusura bakmayın ama nefes almayı zaten doğduğumuzda öğrenmiştik!
Bir zamanlar kadim bir disiplin olan yoga, bugün modern çağın en parlak ticari ürünlerinden biri haline geldi. Tıpkı “kişisel gelişim uzmanlığı”, “yaşam koçluğu”, “influencer’lık”, “personel trainer’lık” ya da “politik danışmanlık” gibi mesleklerin çoğunda olduğu gibi, başarının ilk şartı samimiyet değil; tam tersine samimiyetsizlik.
Toplumun bilgisizliği bu sektörlerin can simidi. İnsanların içsel boşluklarını kullanan sözde “hocalar” ve “gurular”, grup psikolojisini sömürerek kitleleri adeta tarikatvari bir yapının içine çekiyor. Ve işin kötüsü, insanlar bunun adına “özgürleşme” diyor. Oysa gerçekte olan şey, kültürel bir esaretin modern versiyonu.
Ama bir dakika… Tüm bu sirk gösterisinin içinde asıl yogayı da kaybetmeyelim. Çünkü yoga aslında:
Yani yoga, şov yapmak için şekilden şekle girmek değil; olduğu haliyle kalabilmek demektir. Fakat bugün “yogacılar” bu özden ziyade pazarlamayı keşfetmiş durumda. Yoga artık bir Instagram pozu, bir atölye bilet ücreti, bir influencer reklamı ile anılıyor.
Sahi, hiç düşündünüz mü?
“Ormanın ortasında bağırarak özgürleştiğini” sanan insanlar, aslında kimin esiri?
“Spiritüel aydınlanma” diye cüzdanını kaptıranlar, aslında neyin farkında?
Yoga, bir ticaret değildir. Ruhunuzu bulmak istiyorsanız, başkasının cebine değil, kendi kalbinize bakın.
Bu makale 6.10.2025 12:37:57 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.

2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.