Paranın Geçmeyeceği Günler




 

Bazılarının adeta âşık olduğu ve sıkça kullandığı “küresel” sözcüğünü kullanmayı uygun gördüğüm tek yer KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ konusu. Öyle ki ne sınır tanıyor, ne lider ne de ideoloji. Kırıp biçiyor adeta dünyayı. 18. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi Devrimi sonrası fosil kaynaklı yakıtların enerji elde etmede kullanımının artması ile beraber atmosfer hızla kirlendi. Atmosferi kirleten ve emisyon olarak tarif edilen, karbon eşdeğeri şeklinde ölçümlenen bu kirlenme; yeryüzünün yüzbinlerce yıl boyunca yaşadığı ısı artışını birkaç yüzyılda geçti.

Atmosfere zarar veren karbon başta olmak üzere tüm zararlı gazları adeta yutan ve toprağa gömen ormanlar ve denizler giderek tahrip edilmeye başlandı. Toprakta gömülü olan karbonlar fosil yakıt kaynakları kazılarak, yakılarak adeta hep birlikte sonumuz gelsin diye tekrar atmosfere verilmeye başlandı. Bu yakıtlarla fabrikalar çalıştı, trenler, otobüsler, uçaklar hareket etti. Süreç öyle bir noktaya geldi ki, insanoğlu bindiği dalı kesmeye başladı. Bir yandan daha rahat ve konforlu yaşamak için gelecekte neye mal olacağına bakmadan enerji elde etmek için her şeyi yaptı, diğer yandan toprağın altından çıkardığı ve petrol adını verdiği bu kaynak için diğer insanları, güçsüzleri, savunmasızları yerlerinden yurtlarından etti. Hala da öyle değil mi?

Sebepleri ağdalı bürokratik diplomatik dille bir sürü saçma sapan gerekçelere dayandırılan savaşların temelinde enerji kaynaklarına hâkim olmak yok mu?

Kaynak buldukları yeri kendilerine maden yapıp, o bölgenin insanlarını fakirleştiren ve yeryüzünü fesada boğan yine bu insan!oğlu değil mi?

Yeryüzünde, yaşadığı dünyaya ve başka canlılara kasten, bilerek, tasarlayarak ve hiç doymadan zarar verebilen başka canlı var mıdır?

2016 yılında “uyduruktan” da olsa imzalanan ve küresel ısı artışını en fazla 1,5 derecede tutmayı hedefleyen Paris İklim Anlaşması var. Bu anlaşma bile geçerliliğini yitirmiş durumda. Daha şimdiden küresel ısınmanın 2 derece sınırına dayandığını bilimsel birçok veri söylüyor. Oysa incelenen 105 bin tür içerisinde görülen o ki, 1,5 derecelik ısınmaya kıyasla 2 derecelik küresel ısınmada böcek türlerinin 3 katı, bitki ve omurgalıların da 2 katı oranında canlı, yaşam alanlarını kaybedecek (1). Bunun insan hayatı için ne demek olduğunu yöneticiler biliyor olsaydı, az konuşur çok düşünür belki de endişeden gözlerine uyku girmezdi.

Dünya Eşitsizlik Veri tabanı diye bir datalar yığını var. 2019 yılı için sunduğu verilerde küresel nüfusun en zengin %10’unun, dünyadaki toplam karbon emisyonunun yaklaşık %48’ine neden olduğunu açıkladı. Küresel nüfusun en yoksul %50’lik kesimi toplam emisyonların yalnızca %12’inden sorumlu gözüküyor. Bu oran belki 2025 için daha da azalmış olabilir (2).

2022 yılında Pakistan’da sel felaketi oldu. İklim krizinin neden olduğu şiddetli muson yağmurları sonucu olan felaket, ülkenin 1/3’ünün sular altında kalmasına sebep oldu. 1500’ü aşkın insan öldü. 3 milyon çocuk salgın hastalıklara yakalandı. Dünyada ortalama kişi başı karbon ayak izi miktarı 6,6 ton iken Pakistan’da bu rakam sadece 0,9 ton (3). Bu mudur insan hakları? Bu mudur gelişmiş dünya? 

Atmosferi en çok kirleten, dünyada fesadı en çok yayan ve en zalim savaşların da sahipleri olanlara şunu demek lazım: Dünyanın bir bölümünü çöplüğünüz olarak kullanacaksınız, her türlü pisliğinizi oraya boşaltacaksınız, kendi rahat konforlu alanlarınızda keyifli ürünler eşliğinde insan hakları tiyatrosu oynayacaksınız. Böyle bir dünya yok. Neden mi? Çünkü çöplük olarak kullandığınız, mağdur ettiğiniz dünyanın mazlum insanlarının yaşadığı o yerlerin atmosferi ile sizin konfor alanlarınızda soluduğunuz havanın atmosferi aynı. Yani kirlettiğiniz şey en kısa zamanda sizi de zehirliyor. Ne kadar adil değil mi? Kaçamıyorsunuz yaptığınız kötülüklerden. Ama bu kötülüğünüz herkesin sonunu yaklaştırıyor. En büyük günahınız da bu zaten.

Washington Üniversitesi Tıp Fakültesinde bulunan araştırmacılar tarafından yürütülen çalışmaya göre hava kirliliği dünyada 3,2 milyon insanın diyabet hastası olmasına neden oluyor. Çevre kirliliğinden kaynaklanan diyabet hastalarının sayısı dünyadaki diyabet hastalarının %14’üne tekabül ediyor. Çevre kirliliğinin insülini azalttığı, iltihabı tetiklediği, kan şekerinin enerjiye dönüşümünü engellediği düşünülüyor (4).

Evet, artık kış aylarını doya doya yaşayamıyoruz değil mi? Belki bundan sonra kar görmeden geçecek kış ayları gelecek artık. Bir yanda kuraklıktan kavrulan bölgeler varken, diğer yanda bardaktan boşalırcasına bölgesel sellere, afetlere dönüşen yağışlar yaşanmaya başladı bile. Öyle enteresan işler olmaya başladı ki, bir mahallede hava günlük güneşlikken, hemen az ötedeki yerde sağanak yağmur görülmesi normalleşti. Verimsiz, bereketsiz ve toprağı yerinden söküp atan yağışları sıkça duymaya başladık. Bütün bunlar tarım ve hayvancılığı bitiriyor, havamızı kirletiyor farkında değil misiniz? 

Yok mu bu işlerin çaresi? Elbette var. Var ama önce inanmak ve irade koymak gerekli. Evinde suyu hoyratça, acımasızca kullanan vatandaştan başlayıp, gerekli tedbirleri almak yolunda hiçbir çabası olmayan, daha da kötüsü bütün bu olup bitene inanmayan yöneticilere laf anlatabilmek gerekli. 

Ekmeğin, limonun, etin fiyatından şikâyetçi olan bizlerin bir gün çuval dolusu paramız da olsa bunlara ulaşamayabileceğimizi biliyor muyuz? 

Zenginliğin ve yeşile boyanmış o paraların hiçbir anlamının olmayacağı o günleri yaşamamak için aklın, bilimin ve vicdanın yolunu insanlığın rehberi yapacağımız, yaşadığımız bu dünyayı geçmişten miras değil gelecek kuşaklardan ödünç aldığımız bilincine sahip, şuurlu yeni nesiller diliyorum. 

Sağlık ve afiyetle.

 

Kaynaklar

  1. İklim Politika Notu, Tema Vakfı, S.14, 2024
  2. İklim Politika Notu, Tema Vakfı, S.52, 2024
  3. İklim Politika Notu, Tema Vakfı, S.52, 2024
  4. AKYÜZ, E.(2020). Dünya’yı Kurtar Temiz Çevrenin Bilimsel Sırları, S.39, Astana Yayınları 1.Baskı, Ankara 


İlgili Etiketler

İlgili etiket bulunamamıştır.


Bu makale 14.2.2025 22:05:06 tarihinde eklenmiş ve toplam kere okunmuştur.


Hava Durumu


Piyasalar