Ülkemizde aile hekimliğine geçiş süreci 2010 yılında tamamlanmış ancak o dönemden bu zamana kadar önemli bir değişiklik yapılmamıştı. Geçtiğimiz aylarda çıkarılan “Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği”, aile hekimliğini statik yapıdan dinamik yapıya dönüştürmede önemli bir adımdır. Özellikle “teşvik kalemlerinin artırılması” ve “negatif performans” belirlenmesi, aile hekimliği uygulamasına farklı bir dinamizm getireceği aşikardır (1). Sahadan gelen geri dönüşlere göre, bilimsel değerlendirmeler ışığında yapılacak düzenlemeler ile sürecin çok daha iyi yerlere gitmesi kaçınılmazdır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da kabine toplantısı sonrası belirtmiş olduğu “Aile Hekimlerimizin hastane sistemine entegrasyonu” konusu, gelinen süreçte atılan adımların en anlamlılarından bir tanesidir. Aile hekimliğinin vazgeçilmez kurallarından biri olan “sevk zincirine geçiş” ise başarısız pilot uygulamasından sonra terk edilmiş ve “ülke koşullarına uygun olmadığı” şeklinde değerlendirilmişti (3). Merkezi Hekim Randevu Sistemi üzerinden kademeli olarak sevk zincirinin uygulanabileceğini ve bu durumun sıkışmış hastane sistemini rahatlatacağını “MHRS, AİLE HEKİMLİĞİ ve KADEMELİ SEVK ZİNCİRİ” başlıklı mütalaamda arz etmiştim (4). Toplumda davranış değişikliği gerektiren konularda acele etmeden ve adım adım ilerlemek gerekmektedir. Bunun için sevk zincirine kademeli olarak geçilmesi ve bunun ilk adımının da MHRS üzerinden aile hekimlerine belirli bir hak tanınması önerilerimizden idi. Geldiğimiz noktada bu uygulamaya geçme kararını veren Sayın Bakanımıza ve ekibine müteşekkiriz. İlk etapta MHRS deki randevuların %10 u aile hekimleri için tahsis edilmiştir. Bu uygulama ile aile hekimleri, hastaları için kendilerine ayrılmış olan randevu kısmından hastalarına randevu alabilmektedirler. Ayrıca hastalarının sevk nedenlerini sistem üzerinden belirtmekte ve konsültan branş uzman hekimi de görüşlerini sisteme yazabilmektedir. Sistem üzerinden hekimlerin birbirleri ile konuşması, Aile hekimliği tarafında ikincil bir öğrenme yöntemi oluşturur iken branş hekimleri tarafında ise hastaya daha fazla vakit ayrılmasına vesile olacaktır. Böylece hekimlerin daha verimli çalışması sağlanmakta ve sistem kopukluğu giderilmektedir.
MHRS üzerinden aile hekimleri kendileri için randevu hakkı olarak ayrılan %10’luk kısmın %1’ini kullandıkları görülmektedir. Bu uygulamaya özellikle aile hekimleri destek vermelidirler. Aile hekimini mutlu eden durumların başında; bir hastasının sıkıntısını gidermek, onun hastalığına derman olmak gelmektedir. Bu oranın az olmasının yani bu sevk sisteminin kullanılmasındaki çekingenliğin Aile hekimleri tarafında sisteme direnç göstermekten ziyade yeni yönetmelikte belirlenen kayıtlı kişilerin hastane müracaatı kısmının yanlış yorumlanmasından kaynaklandığını görmekteyiz. Yönetmeliğin teşvik kısmındaki ilgili bendinde;
iii) Yıl içerisinde aile hekimliği birimine kayıtlı kişilerin kamu, özel ve üniversite hastanelerine yapmış oldukları kişi başı hekime müracaat sayısının bir önceki yılın aynı dönemi içerisinde yaptıkları kişi başı başvuru sayısına eşit olması ya da bu sayıdan düşük olması veya önceki 12 aylık dönemde kayıtlı kişilerin kişi başı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat sayısı 7’den az olması durumunda tavan ücretin % 31,5’i, teşvik olarak belirlenmiştir (1).
Aile hekimlerinin MHRS üzerinden yapmış oldukları sevkler yukarıdaki maddede belirtilen kişilerin hastane müracaatlarından sayılmayacağı bilinmelidir. Bu maddenin ruhunda kişilerin aile hekimleri üzerinden hastaneye yönlendirilmesi bulunmakta ve bu durum daha sonra çıkartılan hastane müracaatlarındaki katkı paylarındaki farklılık ile de özendirilmektedir (5). Katkı paylarındaki düzenlemenin olumlu olduğunu vurgulamadan geçmemek gerekir. Ayrıca sahadan gördüğümüz bir husus; 112 Acil Ambulans Sisteminin gereksiz kullanımına yönelik düzenlemenin yapılması gerekliliğidir.
25 Ocak 2025 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 1.8.1 numaralı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilerek aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir;
“(1) Birinci basamak sağlık hizmeti sunucularında yapılan hekim ve diş hekimi muayenesinden katılım payı alınmayacaktır. Diğer sağlık hizmeti sunucularında yapılan hekim ve diş hekimi muayenesi nedeniyle uygulanacak katılım payı tutarları aşağıda belirtilmiştir:
a) İkinci basamak resmi sağlık hizmeti sunucularında | 20 TL | |
b) Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastaneleri ile bu hastanelere bağlı semt polikliniklerinde | 45 TL | |
c) Sağlık Bakanlığınca üçüncü basamak hastane olarak basamaklandırılan Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde | 45 TL | |
ç) Diş hekimliği fakülteleri bulunan Devlet/vakıf üniversite hastaneleri | 45 TL | |
d) Tıp fakülteleri bulunan Devlet üniversiteleri sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinde | 45 TL | |
e) Tıp fakülteleri bulunan vakıf üniversiteleri sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinde | 45 TL | |
f) İkinci ve üçüncü basamak özel sağlık hizmeti sunucularında | 50 TL |
Sağlık Bakanlığı tarafından sözleşme imzalanmış, görevlendirilmiş veya yetkilendirilmiş aile hekimlerinden, sağlık hizmeti sunucularına sevk edilerek yapılan hekim ve diş hekimi muayenesi nedeniyle uygulanacak katılım payı %50 oranında azaltılarak tahsil edilir (5).”
Son paragrafta belirtilen aile hekiminin sevki ile hastaneye giden hastalardan katkı paylarının yarıya düşürülmesi ile kişilerin rahatsızlıklarında önce aile hekimlerine müracaat etmeleri istenmektedir. Bu katkı paylarının yıllık asgari ücret veya memur maaş zammına endekslenmemiş olması ise bir süre sonra bu rakamları anlamsızlaştıracağı unutulmamalıdır.
Sonuç olarak yapılan açıklamalar ve düzenlemeler ile Kanun uygulayıcılar nezdinde Aile Hekimliğinin hiç olmadığı kadar önemsenmekte olduğunu görmekteyiz. Değişim sancıları elbette olacaktır. Sayın Bakanımızın aile sağlığı merkezlerini ziyaretlerinden ve açıklamalarından da anlaşıldığı üzere aile hekimliği konusunda iyi niyetli yaklaşımı tartışılmazdır. Sahaya uymayan durumların tekrar değerlendirilebileceğini açıklaması, bu iyi niyetli yaklaşımın en bariz göstergesidir. Sağlık sisteminin temeli olan birinci basamağın önemini bilen bir yönetime öncelikli olarak aile hekimleri sahip çıkmalıdır. Gelinen noktada yapılan uygulamaların olumlu yönleri saha ile paylaşılmalı ve önümüzdeki süreçte ise kaliteyi artırıcı uygulamalara devam edilmelidir.
Kaynaklar
Bu makale 7.2.2025 07:50:05 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.