Deprem İçin Daha Ne Söyleyelim?
Deprem konusu yine unutuldu. Deprem acılarını bu kadar sık ve bu kadar yıkıcı şekilde yaşayan bir toplum olmamamıza rağmen halâ yerel yönetim ve imar planlaması taraflarında geçerli bir faaliyet yok.
Risk yönetimi nedir, deprem ne zaman afete dönüşür, afet yönetişim nasıldır sorularının cevabından bihaber şekilde doludizgin yaşıyoruz hayatı.
Şu güzel ülkemiz kurulup, şehirlerimiz planlandığında ne olurdu çürük zeminlere, olmayacak yerlere imar vermeseydik?!!!
Ne olurdu “gecekondu” denilen kavramı dünyaya biz hediye etmeseydik?
Ne olurdu mesela deniz kumu ile bina yapmasaydık?
Şimdilerde demirlerin nasıl bağlanacağı anlatılıyor detaylıca. Demirin, çimentonun kalitesi ve miktarı konuşuluyor binalar için.
Ne olurdu o demirleri üç kâğıt yaparcasına “sallapati” bağlamasaydık?!
Ne olurdu beton kalitesi bu kadar çürük yapıları yapan insanlar ve buna göz göre göre kayıtsız kalan yöneticiler bizim aramızdan çıkmasaydı?!!
Güzel İstanbul’ un doğal güzelliklerinin dışındaki yapılaşma fotoğrafına bakıyorum. Bu kadar şekilsiz, estetikten ve afet güvenliğinden yoksun çürük betonlar nasıl bu kadar vahşice yan yana gelmiş?!!!
İnsanlar nasıl normal karşılıyor bunları?!
Yıllardan beridir söylüyorum. Şu ilçelerin mikrobölgeleme haritaları yoksa tamamlayalım. Uygulama imar planları bu mikrobölgeleme haritalarının rehberliğinde revize edilsin. Bu iş deprem hazırlığının abc’ sidir.
Deprem dahil olası afet çeşitleri için Risk Yönetimi uygulayalım. Bunu dedikçe hep kriz yönetimi için hazırlıklara koşuluyor.
İnsanların deprem sonrası toplanacakları alanları imar planlarına işleyelim. Kimseler çökemesin oralara.
Kentsel Dönüşümden ne anlaşıldığını cidden merak ediyorum. Kentsel Dönüşüm adı ile yapılmış olan uygulamaların önemli bir kısmında bu kavramın ne işe yaradığını soruyorum kendi kendime?
80-100 senede oluşturulan bu kadar çirkin ve güvensiz yapılaşmanın suçu günahı vebali kimlerin boynuna olacak?
Her deprem sonrası içeri tıktığımız ve birçoğu tekrar çıkan adamlar mı?
Demokrasi, bilinçli ve kültürlü bireylerin oluşturduğu toplumlarda, yöneticilerin düzgün iş yaptıkları rejimin adıdır. Sandıktan çıkmak yetmez çünkü. İnsanlar denetler, sorar, itiraz eder, düzeltir. Tüm bunlar hukuk çerçevesinde ve meşru platformlar aracılığıyla yapılır. Gelişmiş toplumlarda Belediye Başkanları ağalar paşalar gibi davranamaz. Önünde arkasında yanında el ovuşturan tipler yoktur mesela. Sivil Toplum Kuruluşları bir adım öndedir. Yöneticileri yönlendirir, eleştirir, takdir eder. Ama hep öndedirler.
Demokrasi sadece hayatta var olanların değil, gerçekten yaşayanların çok olduğu sistemdir. Yaşarsanız gerçekten herşey ona göre şekillenir.
Eğitimli, bilinçli, bilgili, hesap verme ve sorma kültür ve becerisine sahip, hukuk ölçeğinde hareket eden bireylerin çoğunlukta olacağı zamana kadar, ne bu işler düzelir ne de böyle talepler gelir. Acı ama gerçek bu.
Deprem için bu kadar söylenen şeyden sonra halâ bir arpa boyu yol alamamızın sebebi toplum olarak neysek uygulamaya da onun yansımasındadır.
Hiiiç öyle sağa sola, yöneticiye, öteye beriye kabahat bulmayalım. Eleştireceksek buna kendimizden başlayalım. Unutmayınız, biz neysek dünya da odur.
Sağlık ve afiyet dileklerimle.
Bu makale 10.3.2025 08:43:00 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.