Ah evet bugün de bitti. Ordan oraya koşturduk, bir şeyler yaptık bir şeyler ters gitti ve yeni bir şeyler öğrendik sonra bunları tekrarladık ve paydos.. Bitti diyemem ama şüphesiz uyuyup gelmen için adil bir süre tanındı. Adil diyorum çünkü uyku pozisyonun için henüz bir “makbul” belirlenmemiş. E haliyle makbulü olmayınca yanlışı da olamıyor. Değerlendirmeye açık olmayan özgür bir zaman dilimi, mü kem mel.. Biraz sitemkar gibi oldu tamam burayı keselim ya da açıklayalım mı? Açıklama sevmiyorlar gerçi ama komple kesersek de yazı olmuyor. E haliyle kıdemliye bir sorulur. Ops dur bir dakika kıdemli bu noktada fikir belirtmiyordu. E neleri soruyorduk? Sormadan yapsak? O hiç olmaz. Bir şeylerin makbulünü bulmaya çalışmadan yaşamak ne zormuş sanırım asistanlık ruhuma işlemiş. Koştur- yorul- yetiştiremediklerin için yetiştirenlerin belirlediği alt sınırın altında kalırsan uyarıl ve günü tekrarla! He bir de makbul olmaya çalış ki işlerin daha da zorlaştırılmasın. İşte bir tık abartsam da asistanlık süreci böyle geçiyor aşağı yukarı.
İyi de nasıl kabul görüyor? Anlatayım; önce bir nesli feleğin çemberinden geçiriyorsun. Nöbet ertesi dinlenmek diye bir şey yok. Görünürde 7 görünmeyen de 10 - 11 nöbet… Sonra kendini feda eden o neslin altına birileri geliyor ve işler biraz bölünüp içinden geçilen bu nesil rahatlatılıyor. Sonra birkaç düzenleme daha ve artık nöbet ertesi eve gidip uyuma hakkı veriliyor. Yeni başlayanlar inanılmaz rahat bir ortamda(!) başladıkları için aktarılacak işler çok daha fazla aktarılabiliyor zira üstündekiler gecesini gündüzüne katıp bu çarkı çevirdiler. Dolayısıyla yeni başlayanlar ne yaparsa yapsın o kadar ezilmiş olmayacaklar. Ne kadar güzel anlaşma değil mi? Sonra? Sonra yeniler geliyor ve katman katman bir kıdem listesi oluşuyor, herkesin bir işinin olduğu ve kesinlikle bir üstü zamanında o işi yaparken çok daha fazla yıprandığı için gönül rahatlığıyla devredilen görevler silsilesi ile adalet dolu bir görev devretme şekli belirleniyor. Temelde bir üst kıdemin tüm yetkisinin vicdani ve fiziksel dayanağı o işi biz daha zor şartlarda yaptık fikrine dayanıyor e haliyle kendisini yetkilendiren ve sınırlandıran bir sistem oluşmuş oluyor.
Süper anlattın, sorun mu var? Evet sorun var. Bunca iş yükü arasında çırpınan bu sistem hergün aynı performansı verebilmek için bir kurbana ihtiyaç duyuyor hem de her kıdem grubundan. Kurban konumu ise tam olarak ne yaptığından genelde alakasız şekilde aynı işi yapan insanların arasında en geride kalan kimse o olacak şekilde seçiliyor. Mesela herkes kötüyse en kötüye; herkes iyiyse en az iyi olana gibi. Daha sonra bu kişi, sistemin yeni gelişen koşullarına gösterilebilecek olası itiraz için hazırlanmış değnek ile tanıştırılıyor. Bu noktada geriye kalan kişilerin tolere edilmesi ve değneğin kurban kişiye fütursuzca gösterilmesi önemli bi husus zira herkesi küstürürsen ve istifa ederlerse işleri kim yapacak? Oldu ya değneği gösterdiğimiz istifa etti o zaman yine yeni biri seçeriz, onu o zaman düşünürüz.. 2 kişi kalsa naparsınız? Dedim ya işte tekini seç ona göster.. Bu süreç öyle bir hal alır ki değneği gösteren kendisine gösterilen değnekleri dahi unutur ve içgüdüsel olarak bu hakkı devralır ve sistemi sürdürmeye çalışır. Bu süreçte de bozulan psikolojiler, insanlıktan çıkan bir iş grubu, kavgalar ve bazen de intiharlar..
Hiç durup ne yapıyoruz biz diyebiliyor muyuz? Bu düzenin içinde birbirimize neler yaptığımızı unutturan şey, zamanında bizlere de yapılmış olmasından mı, yoksa kendi kendimize kurduğumuz bu sistemde sıra bende kafası mı? Hiçkimsenin saf kötü olduğu için bu tavrı devraldığını düşünmüyorum ama başka bir düzen mümkün olamaz mıydı diye düşünmeden de edemiyorum. Aylık 300 saate yakın zamanımızı alan bu sistemin bize dayattığı mecburiyetler bizi uyku saati de çıkıldığında kalan zamanlarda hala düşünen, kendi fikirlerini belirtebilen insanlar olduğumuzu unutturdu mu? Bu süreçler geçip gidecek, değnekler devredilecek, kurbanlar değişecek de bizden öncekilerden haliyle alıp sonrakilere haliyle devrettiğimiz bu sistemde yaptığımız iş ne kadar sağlıklı? Bozuk bir mental ve bu mentali düzeltmeye dahi zaman olmadan her sabah kalkıp yeniden gittiğimiz bu kurum bir eğitim hastanesi mi? Yoksa bedel ödetenler ve bedel ödeyenlerle işleyen bir binada mıyız? Eğitimi Artık Haliyle (EAH) olan..
Bu makale 21.3.2025 16:20:40 tarihinde eklenmiş ve toplam
kere okunmuştur.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.