Yalnızlaşan Çocuklar, Suskunlaşan Aileler




Toplumlar, değerleriyle ayakta durur; aile ise bu değerlerin ilk kez öğrenildiği, karakterin yoğrulduğu en temel yapıtaşıdır. Ne var ki günümüz toplumunda bu yapı taşı her geçen gün biraz daha sarsılmakta. Aile, bir zamanlar sığınılan güvenli limanken; artık pek çok çocuk için çatışmaların, sevgisizliğin, hatta şiddetin yaşandığı bir arenaya dönüşmüş durumda.

Aile içi şiddetin artması, sadece bireyleri değil, toplumun bütün dokusunu zehirliyor. Şiddet gören bir çocuk, büyüdüğünde ya şiddet uygulayan biri oluyor ya da sürekli boyun eğen, kendine yabancılaşmış bir birey. Bu travmalar, okul koridorlarına akran zorbalığı olarak yansıyor. Küçük yaşta duygusal ihmale uğramış, sevgisizlikle büyümüş çocuklar, başkalarına da aynı acıyı yaşatma eğilimi gösteriyor. Böylece bir kısır döngü başlıyor: Zorbalıkla büyüyen, zorba oluyor.

Peki, bu döngü nasıl kırılır?

Cevap, yine ailede başlıyor. Ancak ne yazık ki, ailenin çocuk üzerindeki rehberliği, son yıllarda zayıfladı. Anne-babalar geçim derdiyle meşgul; ekonomik yoksunluk artık sadece maddi değil, manevi bir çöküşe de neden oluyor. Ebeveynler çocuklarıyla vakit geçiremiyor, dertlerini dinleyemiyor, yön veremiyor. Bu da çocukları, yönünü ekranlardan, sosyal medyadan, akran baskısından alan savunmasız bireyler haline getiriyor.

Bütün bunların ortasında eğitim sistemi ne yazık ki yara saramıyor. Aksine, eğitim politikalarında yapılan yanlış tercihler sorunu derinleştiriyor. Ezbere dayalı sistem, bireysel farkları görmezden geliyor. Rehberlik ve psikolojik destek hizmetleri ise ya yetersiz ya da ulaşılmaz. Eğitim; sadece akademik başarıya indirgenmişken, bir çocuğun yaşadığı şiddeti, yalnızlığı, değersizlik hissini görmezden geliyoruz.

Ve belki de en acısı: Değer yargılarımızın çökmesi. Saygı, sevgi, empati gibi kavramlar yerini bencilliğe, duyarsızlığa ve “bana dokunmayan yılan” anlayışına bırakıyor. Bir zamanlar mahalle kültürüyle büyüyen çocuklar, artık apartman koridorlarında bile birbirine selam vermez hale geldi.

Bu tablo karamsar olabilir, ama değiştirilebilir. Aile eğitimleri artırılmalı, devlet sosyal destek sistemlerini güçlendirmeli. Okullarda sadece akademik değil, duygusal gelişimi önceleyen programlar uygulanmalı. Medya ise şiddeti değil, şefkati beslemeli.

Unutmamalıyız: Bir çocuğun gülümsemesi, bir toplumun geleceğidir. Onları korumak, onlara iyi bir gelecek bırakmak hepimizin sorumluluğu...


İlgili Etiketler

İlgili etiket bulunamamıştır.


Bu makale 17.6.2025 12:51:45 tarihinde eklenmiş ve toplam kere okunmuştur.


Hava Durumu


Piyasalar